Hayat artık sizin çok zor gelmeye başladı. Etraftaki seslerden, trafikten, iş yoğunluğundan sıkıldınız. Sonra eve geldiniz “bari evde rahat edeyim, kafamı boşaltayım” diye düşünüyorsunuz. Bu sefer ev sizi daha çok yoruyor. Salon dağınık, çok eşya var, sonrasında ayağınızı bir şeye çarptınız. Zaten sinirlisiniz, iyice sinir oluyorsunuz. “Bari mutfağa gideyim bir şeyler atıştırayım” diyorsunuz. Bu sefer mutfak istediğiniz düzende değil. Dolap kapağını açıyorsunuz üstünüze tencereler geliyor. Böyle bir anda her şeyden kurtulmak istiyorsunuz.
Sonra uzandınız koltuğa. Elinizde telefon, sosyal medyada takılmaya başlıyorsunuz. Öyle güzel evler, mutfaklar, odalar görüyorsunuz ki “ben niye böyle değilim” diye kıyaslama yapıyorsunuz. “Nasıl bu kadar düzenli olunuyor?” diye soruyorsunuz. Karıştıra karıştıra “minimlizm” diye bir kavrama ulaşıyorsunuz. Nedir, ne değildir diye araştırırken farklı sayfalar ve kişiler görmeye başlıyorsunuz. Sonrasında tüm eşyalardan kurtulma isteğiniz artıyor. Sonra IKEA’ya giriyorsunuz ve minimal eşyalar bakıyorsunuz. Dolabınıza girip bakıyorsunuz. Kıyafetlerinizi atıp tek tip kıyafet bakmaya başlıyorsunuz. Aradan zaman geçiyor. Siz artık kendinizi “minimalist” olarak tanımlıyorsunuz. Bomboş bir ev, tek tip düz kıyafetler, evden çıkmayıp her şeyden el ayak çekmeler vs… Fakat bir süre sonra bu size sıkıcı gelmeye başlıyor. Çünkü size ait bir şey yok ortada. Dümdüz beyaz renkli koltuklar, birer adet tabak, çatallar. Fakat bu sizin mizacınıza da uygun değil. Motivasyonunuzu kaybederek eski halinize birden geri dönüyorsunuz. Yine eşyalar satın alıyorsunuz, eviniz dağınık, gardırobunuz dağınık, dağınık da dağınık.
Şunu unuttunuz çünkü: Siz her şeyi toplamaya zihninizden değil de eşyalardan başladınız. Ayrıca gördüğünüz minimalist hayatı kendinize uygulamaya çalıştınız. Yani kendinizi tanımadan kendinizi değiştirmeye çalıştınız.
Şimdi ben size asıl minimalizm kavramından bahsedeceğim. Fakat bunu yaparken minimalizm nedir, şudur demekten ziyade minimalizm ne değildir kısmından bahsedeceğim. Çünkü minimalizm illa şudur diyemeyiz. Çünkü kişiye göre, yaşantıya göre tamamen değişkenlik gösterebilir. Peki minimalizm ne değildir?
- Minimalizm her şeyden el ayak çekmek değildir,
- IKEA eşyalarına sahip olmak değildir,
- Tek tipleşme değildir,
- Tüm eşyaları, tüm kıyafetleri atmak değildir,
- Bomboş evler değildir,
- Bembeyaz evler değildir ve daha birçok şey değildir…
Minimalizmin temel sorusunu yönelteyim size: “Buna ihtiyacım var mı? Ayrıca minimalizme atılacak ilk adımın sloganı da “Hayır” demektir. Çünkü günümüzde sistem bize sürekli satın almaya ve tüketmeye yöneltir. Tüketim ve gösteri toplumuyuz. Hayatlarımızdaki o boşluğu eşyalarla doldurabileceğimizi düşünüyoruz fakat bu tamamen yanlış. Ne yaparsan yap o içindeki boşluğu eşyalarla dolduramayacaksın. Bu nedenle önce hayır diyoruz. Sonra zihnimize dönüyoruz ve orayı topluyoruz. Bu işi de yazarak yapıyoruz. Sormanız gereken sorular şunlar:
- Bunu istiyor muyum?
- Ne istiyorum?
- Ne istemiyorum?
- Bu bana ne katacak?
- Buna ihtiyacım var mı?
- Hedeflerim neler?
- Hayattan ve kendimden beklentilerim neler?
- Potansiyelim ne?
Bu sorular temel, kritik sorulardır. Bunları yazmayı deneyin. Sonrasında evinize dönün. Bu işe ilk adım olarak zihninizi toparlarken evinizi toplayarak da eşlik edebilirsiniz. İnanıyorum ki fiziki düzenlilik zihni düzenliliği de beraberinde getiriyor. Örnek veriyorum. Ben odam dağınıkken kesinlikle masaya oturmam. Önce odamı toplarım, masamı toplarım sonra masa başına oturur çalışırım. Yoksa odaklanamıyorum. Örnek veriyorum bu işe kıyafetlerinizden başlayabilirsiniz. Tüm kıyafetlerinizi indirin. Tek tek bakın. Bunu giyer miyim, en son ne zaman giydim, zevkime uyuyor mu? Bu sorulara göre kıyafetlerinizi kategorize edin. Fakat şuna dikkat edin. Birden değil yavaş yavaş bu hale bürünün. Az önce dedim ya birden tüm eşyalarınızı attınız diye. Bu kolay bir karar değil çünkü. Alışmak gerekiyor. İlk başta kıyafetlerinizi atamayacaksınız. Buna da şöyle bir kolaylık sağlayalım. Kendinize bir kutu belirleyin. Kullanmadığınız fakat atmaya kıyamadığınız eşyaları o kutunun içine atın ve bir yere kaldırın. Eğer o kutuyu 6 ay içerisinde açıp içinden lazım olacak eşyalar olmazsa o kutuyu direkt atın. Muhtemelen o eşyaya daha da ihtiyacınız olmayacaktır. Buna bir alıştığınız vakit ruhunuzun hafiflediğini hissedeceksiniz. Bu taktikleri zamanla farklı yerler için de uygulayabilirsiniz. Arkadaş çevrenizde bile…
Minimal olmak süreç isteyen bir davranış, bir hayat felsefesi. Buna ulaşmak kolay değil. Bu kadar şey anlattım fakat ben hala tam olarak minimal bir hayata ulaşamadım. Çünkü zamanla alışa alışa kendi tarzıma ulaşmaya çalışıyorum. Bu da kendimi tanımaktan geçiyor. O halde siz de alın kağıdınızı, kaleminizi ve hayatınızı değiştirmeye başlayın.
“Mükemmelliğe, eklenecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey bulunamadığında ulaşılır.” Antoine de Saint-Exupéry